Gerçekliğin Esası

Gerçek, düşünüp te anladığın yerde vardır. Düşünmek ve anlamak senin kendi gerçekliğinin de bir ölçütü durumundadır. Neyi anlıyor ve sonrasında da inanıyorsan o, senin için gerçektir. Bu sebepten her insan sahip olduğu gerçekliğini yine kendisine bağımlı olarak var eder. Ve aslında sırf bu sebepten hiçbir insan kendisinden daha fazla gerçek ya da yalan olan bir kavram ile hayat içerisinde fiili anlamda var olabilme gücüne erişemez.
Çünkü onu anlayamaz. Ve sırf bu sebepten yaşayamaz. Asıl olan anlayıştır. Bilmek ancak bu anlamda belirgin bir gerçeklik kazanır. Çünkü ancak böylece hayat üzerinde yeterli ve sonrasında geçerli bir etkinliğe kavuşur. Hayat akıl sahibi olana hitap eder. Her insan akıl sahibidir. Ama onu kullanma gereği duymayanlar da vardır. Akıl, hayat içerisinde kendini bulabilmeyi sağlayacak bir tanımlamanın içerisine girmek için gereklidir. Hayatta kendini bulmak, kendine göre bir şeyleri anlayıp ona inanmak demektir.  Bu anlamda herkes  bir  çeşit varlık tanımlaması içerisindedir. Ve belki de kendi sorumluluğunda olmayan başlangıcından bu yana almış olduğu yolu belli etmektedir. Ve gidişatın her açıdan gelişimi aynı zamanda da o kişinin sahip olduğu gerçeklik hakkında genel bir fikir verecektir. Yani aslında ne olduğun değil, nereden başlayıp hangi noktaya ulaştığın önemlidir. Gerçek olan insan, hayatta yaşanmaya değer kavramlar hakkında emek harcamış olandır. Çünkü gerçek, hayat içerisinde anlaşılma zorunluluğu gerektiren her şeyin genelini ifade etmektedir.  Anlaşılma zorunluluğu, aslında yaşanma gerekliliği ile de ifade edilebilir. Hayatta her insanın kendi gelişmişliğinde söz sahibi olan kavramları vardır. Bunlar ona ait olan gerçeklikler olarak kabul edilmelidir. Her insan ne ile varsa, onun ortaya koyduğu akıl ile anlar ya da anlaşılır. Çünkü insan ancak bu şekilde üstünlüğünü ya da aptallığını, iyiliğini ya da kötülüğünü ölçümlendirebilme imkanına kavuşur. Gerçek dediğin şey, senin için sana ait ve bu aitliğiyle de bir şekilde var edilme zorunluluğu olandır. Ve gerçeklik tanımının içerisine ne kadar iyi ve doğru şeyleri dahil edersen, o ölçüde mantıklı bir anlaşılışa sahip olursun. Anlaşılmasında sorun olmayan, gelişime de açıktır. Gelişim, anlaşılabilirliği ile büyümeye hazır olduğunu belli eder. Hayatın doğruluğu içerisinde anlaşılmayan, varlık tanımında bir şekilde eksiklik ya da yanlışlık taşıyandır. İnsan kendini anlayamadığı yerde, aslında hayat içerisinde ne yaşamakta olduğunu da tam olarak fark edememektedir.  Çünkü asıl olması gereken hal ile uyumlu değildir. Yani, o aslında olması gerektiği kadar iyilik ya da doğruluğa erişememiştir. İnsan temelde iyi olması gereken bir varlıktır. Çünkü net bir şekilde akıla, yani anlayabilme yetisine sahip olandır. Bu sebepten bir insanın bünyesinde akılsızca var olan ne varsa, onun kendi içerisinde anlamsızlaşmasına sebep olmaktadır. Sonuç itibariyle yanlışça yaşanan her şey, tam tersi olan doğruların yerini almak durumundadır. İşte hayat içerisinde ne kadar gerçek ya da yalan olduğunun ölçümü de burada başlamaktadır. Çünkü herkes kendi tanımını bir şekilde var ettikten sonra buna uygun şekilde yaşamak zorunda kalacaktır. Ve insan işte o andan itibaren hayat içerisinde ne kadar yanlış ya da doğru bir gidişat içerisinde olunduğunun sorgulamasını yapacaktır. Sahip olduğu gerçekliği olabildiğince fazla doğruluğa ve iyiliğe bağlı olarak belirginleştirmeyenin, kendini sorgulaması sonucunda anlamsızlaşması kaçınılmazdır. Ve bu anlamsızlaşma ile elbette ki ayakta kalamayacak, kolaylıkla yıkılabilecek ve yok olabilecektir. Çünkü bir insan hayatta ne kadar üstün olursa olsun, kendine karşı hep aynı güçsüzlüktedir. Gerçekliğin varlığına katkıda bulunanlar sadece üstünlüklerdir. Bu sebepten bir insanın hayat içerisinde kısa vadedeki menfaatlerin getirisi olan zayıflıklara düşmemesi ve gelecekteki üstünlüğünü ve gerçekliğini yok etmemesi gerekmektedir. Hayatın değişimi uzun vadede gerçekleşir. Anlık menfaatlerde hep başkalarının zararına olan çabalar vardır. Bir insan kendini mutlu kılarken başkasının mutsuzluğuna sebep oluyorsa, asla gerçek bir başarı sayılamaz. Ve hayat ancak kendisi kadar gerçek olanları varlığına dahil eder. Hayatın varlığına dahil olamayan, gerçek değildir. Yani eninde sonunda onun içerisinde yok olacak kadar mutsuzluğa erişecektir.


Aytekin Mehmet Arslan,Ünlemler
Dahi Beyin Blog


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder