Karne Döneminde Öğrenciler!

Adil direk konuya girdi, selamsız sabahsız…
Adil: Bir eğitim öğretim yılının ilk dönemi Cuma günü bitiyor. 
-E biliyoruz ne var bunda?
Adil: Öğrencilere “karne” dağıtılacak.
-Yüz yıldır dağıtılıyor, bu haber mi yani?
Adil: Off off kim bilir kalbi küt küt atan kaç öğrenci vardır? Belki milyonlarca… Genç, küçük ve hayatı tam bilmeyen taptaze yürekler, karnesindeki kötü notları için üzülüyor, üzülecek ve anne babasının kızmasına boyun eğecek…
-Allah korusun üçüncü sayfa haberi olmasınlar da…




Adil: Olmazlar inşallah… Biliyor musun? Anadolu’da zayıf not getiren öğrenciye, belki de dramatik durumu yumuşatmak için zayıf yerine “kaç öküz” getirdin diye sorarlar… Sonra da aile büyükleri veya fertleri başkasına anlatırken “ahıra-odaya-salona üç öküz bağladık” diyerek, çocuğunun üç zayıf not getirdiğini ve çocuğun “sığır çobanı” olduğunu mizahi bir dille söylerler…

-Ya? Çok ilginç… Bizim insanımızın mizah anlayışı da, şefkati de çok engindir… 
Adil: Şu okullarda yaşananlar yıllardır hep aynı… Öğrenci yaramazlık yapar, çalışmaz, dinlemez ve sınavlarda başarı göstermez kötü-zayıf-düşük-başarısız not alır. Öğretmen de sınav notu kötü olan öğrenciye bir de sözlü-ödev notu olarak kötü not verir. Öğrenci başarısızlığını tescilleyen karne notuna kavuşur. “Öküzleri” evine götürür. Notları veren öğretmen ve okul idarecileri de gönül huzuruyla tatile girmenin mutluluğunu yaşarlar… Hele Bakanlık ve bakanlığın taşra teşkilatlarının idarecileri ise rahat bir nefes alıp gevşerler… Ama çocukların-gençlerin morali bozuktur, sıkıntıları vardır, kalpleri küt küt vurmaktadır.

-Bunu da herkes biliyor. Senin canın bir şeylere sıkkın ama… Ne yaparsın işte? Böyle gelmiş böyle gider… Sen çocuğuna bak… Bırak diğer çocukları sana ne? Seni ilgilendirmez…
Adil: Canım nasıl sıkılmasın ha? Nasıl ilgilendirmesin? Benim adım Adil… Şu komikliğe bakar mısın? Başarısız çocuğun başarısızlığı kendisinindir ama başarılı çocuğun başarısı ise okulun, müdürün, müdür yardımcılarının ve öğretmenlerindir. Hiç kimse o kalbi küt küt atan çocuğun başarısızlığına, sıkıntısına ortak olmaz. 
-Ama bu bizim ülkemizin en temel kuralıdır. Başarı her zaman üsttekilerindir.
Adil: Öğretmenler, idareciler “Sen, çalışmadın, dersi dinlemedin, öğrenmedin, yaramazlık yaptın, ödevlerini yapmadın ve sonucuna katlanacaksın” diye mesajlarını verirler… Bu durum böyle sürüp gider… 
- Dedim ya herkes halinden memnundur veya razıdır… 
Adil: Yok, ben değilim, olamam, olmadım ve razı olmayacağım…
-Ya sanki öğretmenler, idareciler, eğitimcilerin umurundaydın. Olmazsan olma! 



Adil: Yok susmam! Susamam! Çıkıp önlerine, avazım çıktığı kadar “Ey eğitim ve öğretim camiasının eli öpülesi fedakar, cefakar, muhterem kadroları; Ders dinleyen, çalışan, öğrenme gayretinde olan, ödevini yapan çocuğa siz sadece ders anlatmışsınız. Başka? Başka bir şey yok…”
-Ne olacaktı başka? Sen de çok şey istiyorsun Adil… 
Adil: dur dinle! Onlara soracağım ;“Anlattığınız dersi o başarılı çocuğa anlattınız, öğrettiniz de başarısız dediğinize niye öğretemediniz, dinletemediniz? Kabul edelim tamam, siz öğreticisiniz, eğitici değilsiniz… Ama öğretememişsiniz de…” 
-Adil eğitim ile öğretim iç içedir zaten…
Adil: Ben eğitim ile öğretim arasındaki farkı biliyorum ve işte bu anlamda zorlayacağım; “Öğrenme zorluğu çeken bir öğrenciyse zaten onu notla terbiye etmeniz abesle iştigaldir, değilse öğretmediğiniz için dönüp kendinize bakmanız lazım… “
-Aman! Adil ne yapıyorsun? Sen öğretmenleri suçluyorsun…
Adil: Benim adım Adil, ben cesur davranıp iyice sorgulama yapmayacağım ve vicdanlarına seslenmeyeceğim de kim yapacak? Soracağım işte;” Siz, öğrenmek istemeyene öğretseydiniz, o zaman sizin verdiğiniz notlar anlam kazanırdı. Şimdi hiçbir anlamı yok ama o notlar o çocuğun hayat çizgisini belirleyecek ve onun ömür boyu yaşayacağı her türlü olumsuzluğun vebali sizin omzunuzda olacak… Dedim ya, eğitimci olmadığınızı baştan kabul ettik. Yoksa eğitimci olsaydınız, çocuk niye dinlemiyor, niye ödevini yapmıyor, niye ders çalışmıyor sorularına bir cevap arardınız ve sorunu çözerdiniz.”
-O işi yapan rehberlik öğretmenleri var artık… Bir de zavallı öğretmenler, idareciler bununla mı uğraşacak? İlahi sen de… Bak çok ileri gitme! Senin çocuğun okuyor.
Adil: Biliyorum, çocuğuma okulda psikolojik şiddet uygulanmasını ve gelecek dönem bütün derslerinden kötü not almasını göze aldım… Diyeceğim şudur; “Şimdi, öğrenciye verdiğiniz notlarla öğrenciyi ölçtünüz, tamam anladık… Sizi neyle ölçeceğiz? Ölçü şu olmalı; Öğrencilerinizin öküz sayısının toplamı sizin öküzünüz olmalı ve siz de kıdemli bir sığır çobanı olarak o öküzleri sadece tatilde değil bir ömür boyu biriktirmelisiniz. “
-Hop dur Adil, bak durduğun yerde celalleniyorsun.

Adil: Haklıyım, o yüzden korkmuyorum. Korkmadan söyleyeceğim işte;” Siz başarılı olan öğrenciyi de hayattan soğutuyorsunuz. Az not vermeyi marifet sayıyorsunuz. Sınavlarda çok zor soru sorarak öğrencileri ters köşe yapmaktan zevk alıyorsunuz. Kim bilir kaç milyon öğrenci yarım puanla teşekkür-takdir belgesini kaçırmıştır. Yine verdiğiniz sözlü-performans ödevi-proje ödevi notlarıyla ortalamaları düşük gelmiştir. “
-İnan çözemezsin sen bu sorunu Adil… Haydi, sakinleş, bırak herkes vicdanlarında sorgulasın.

Adil: Haklısın, çaresizliğimi anlıyorum ama varsa vicdanları onlara şöyle diyeceğim; “İlkokul birinci sınıf öğrencisine not vererek ölçmek ha? Yazıktır, günahtır… O sabiler çok evet çok küçükler… Siz o notları söylerken o çocukların gözlerine baktınız mı hiç? Yüzlerindeki masumiyeti ve mahcubiyeti gördünüz mü hiç? Ya lise öğrencileri? Sizin verdiğiniz o notlar yüzünden üniversite sınavında girecekleri okul değişecek. Okuyacakları üniversite ve şehir değişecek. O gençlerin meslekleri, yani hayatları değişecek… Hiç mi vicdanınız titremeyecek, hiç mi? “
-Adil sen her zaman böyle olmak zorunda mısın? Bir susmasını öğrensen artık…

Adil: Susacağım tamam, şimdilik… Ama önce şunları diyeyim; “Evet, ey fedakar, cefakar, elleri öpülesi olan, eğitim ordusunun neferleri siz saygın olduğunuz yerde durun. Karnesinde öküzleri olan çocuklar-gençler öküzlere öyle alışırlar ki herkesi öküz görmeye başlarlar. Gün gelir o gençler ülke yönetirler ve size de öküz muamelesi yaparlar…”
-O Adil ne yaptın? Bu kadar da fazla olmadı mı?

Adil: Endişelenme! Bu söylediklerimi çoğu anlamaz zaten… Anlayanlar ise çok kızarlar ve beni yerden yere vurmaya çalışırlar ama ben Adil’im, söylenemeyeni söyleyen diye tanınırım. Kızsalar da Adil’in söyledikleri vicdanlarında yer tutar…

Sırrı Çınar
sirricinar@sirricinar.com
Dahi Beyin Blog

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder