İsmiyle Müsemma Bir Sultan: Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman
Dönemin
Osmanlı ve Batılı kaynakları, Sultan Süleyman'ı genelde birbirine benzer
ifadelerle tarif eder. Gerek hayatının türlü safhalarını resimleyen
minyatürlerde, gerekse onu bizzat görenlerin gravürlerinde resmedilen
fiziki yapısı birbiriyle benzerlik gösterir. Gençlik çağında babası gibi
sakalsız fakat uzun bıyıklıyken daha sonra sakal bırakmıştır. 1520'de
tahta çıktığında Venedik elçisi onu “uzun boylu, narin fakat dayanıklı,
ince ve kemikli yüzlü, zorlukla seçilebilen sakalı ve bıyığı olan, cana
yakın ve iyi huylu bir genç” şeklinde tarif etmiştir. 1553'te bir başka
elçi, padişahın çok âdil olmakla şöhret bulup hiç kimseye haksızlık
yapmadığını, dinine atalarından çok daha fazla bağlı olduğunu yazmıştır.
Hünername'de özellikle çok iyi ok attığı, bir kılıç üstâdı olduğu, av
sırasında okla ve kılıçla ayı, su sığırı, kaplan gibi vahşi hayvanları
öldürdüğü yazılır. Sultan Süleyman'ın av düşkünlüğü ata binemeyecek
duruma gelene kadar devam etmiştir. Çağının diğer hükümdarları gibi
avlanmayı, ihtişamını halka gösterme aracı olarak kullanmıştır.
Turgut Özal Nasıl Bir Liderdi?
Asık
suratlı ve mesafeli değil, her zaman sokakta, halkın içinde ve güler
yüzlü bir liderdi ve her zaman iyimserdi. Oldukça zekiydi ve zekâsını,
tükenmek bilmeyen bir çalışma azmiyle desteklemişti. Tevâzu ve hoşgörü
sahibiydi. Yüzünü topluma dönen, halkın içinden, halkın yanında imajını
veren bir siyaset adamıydı. Düşünce ve aksiyon adamıydı, söz kadar
eyleme de önem verirdi. Karşılaştığı sorunları köklü ve makro
yaklaşımlarla, geniş çapta değerlendirir, uzun vadeli ve sağlıklı
çözümler üretirdi. Yenilenme taraftarıydı, düşse de kalkmayı bilirdi.
Eski köye yeni adet getirmekten çekinmezdi. Kolay kolay vazgeçmezdi,
ısrarcıydı. Tonton görünüşünden asla beklenmeyen cesur ve kararlı bir
kişiliği vardı. Üzerine aldığı görevlerde ciddi bir sorumluluk zihniyeti
ile hareket eder, neticeyi alıncaya kadar konuyu takip eder, işi
bitirirdi. Türkiye'de enerji,
telekomünikasyon, ekonomi politikaları, dış ticaret gibi çeşitli
alanlarda önemli gelişme ve ilerlemelerin önünü açmıştı. Enerjisini
kaybetmezdi.
Türkçeye Sahip Çıkalım, Yozlaştırmayalım!
Geçmişte
olduğu gibi günümüzde de güzel konuşmanın hayatımıza olan etkisi
biliniyor ve önemseniyor. Ancak hâlâ okullarda diksiyon dersleri
verilmiyor. Bu yüzden bu konudaki ihtiyacı karşılamayı, yeterliliği olan
veya olmayan özel diksiyon kursları üstleniyor. Bu kurslar, ticari
amaçla kurulan ve yeterince denetlenemeyen kurslardır. Yine bu konudaki
öğretim açığını gören birçok kişi diksiyon kitabı yazmaya soyunuyor.
Birbirinin taklidi olan birçok diksiyon kitaplarının, maalesef, çok azı
yetkisi ve yetisi olan ellerce yazılmıştır. Birçoğu öteki kitaplardan
kopyalanmış, böylece bir yanlış, bir başka imzayla çoğaltılmıştır. Bu
konuda hizmet vermek isteyen değerli insanlar alınmasın ama onların
kitaplarının yanı sıra, satın aldığım onlarca diksiyon kitabında aynı
konuların, sadece satırları değiştirilmiş olarak yazıldığını gördüm.
Kimin kimden kopya çektiği önemli değil; önemli olan içine kattıkları
fikirlerin ve önerilerin doğruluk oranıdır. Çünkü diksiyon eğitimi özel
bir eğitimdir ve bu eğitimi almayan insanlar kendi bildikleriyle bu
konuda bilgi ve eğitim vermemelidirler. Çünkü bu bilgi ve eğitim, önemli
bir sorumluluktur.
Mutlu Olmak İstiyorsanız, Şu 10 Kurala Dikkat Etmelisiniz
1. Kendini tanı. (Sokrates)
2. Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol! (Mevlâna)
3. En yukarda aşk var. (St. Paul)
4. Dünyayı hayal gücü döndürür. (Albert Einstein)
5. Fazla güzellik göz çıkarmaz. (Mae West)
6. Fırsatlar yakalandıkça çoğalır. (Sun Tzu)
7. Ya yap, ya yapma. Kararsızlık yok. (Yoda-Yıldız Savaşları)
8. Mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur. (Antoine de St. Exupery)
9. Kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiçbir işe yaramaz. (Emile Zola)
10. Hayatı yaşamanın iki yolu var: Biri hiçbir şey mucize değil gibi yaşamak… Diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak! (Albert Einstein)
Güne
güzel bir moralle başlamak, öncelikle kendimize karşı olan
sorumluluğumuzdur. Elbette gün içerisinde iyi, kötü ya da stresli
olaylar gelip bizi bulacak ve kaçınılmaz olarak moralimizin bozulduğu
anlar yaşanacaktır. Bunların hayatın normal cilveleri olduğunu aklımızda
tutup, yaşadığımız sürece kimi zaman bizi rahatsız edebileceklerini
kabuk etmek gerekir. Önemli olan, kendimizi, olayları karşılayacak denli
güçlü hissetmemizdir. Güne güzel bir başlangıç yapmaksa durumu
kolaylaştıracaktır
1.Güne kendinize “günaydın” diyerek başlayın: Unutmayalım,
biz birer bireyiz ve tartışmasız değerliyiz. Annemiz, babamız,
çocuğumuz, öğrencilerimiz, çalışanlarımız, arkadaşlarımız, hiç kimse
için değilse bile bu evrenin bir parçası olduğumuz için biz değerliyiz. O
halde her sabah gözümüzü açtığımızda, öncelikle kendimize “günaydın”
diyerek günümüzün güzel geçmesini dileyelim.
2.Kendinizi şımartın:
Değerli olduğumuzu kabul etikten sonra kendimizi biraz olsun şımartmayı
da ihmal etmeyelim. Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak
ister, bir bardak bitki çayıyla mı, yoksa şöyle bir koca bardak süt veya
çikolata mı? Genellikle süt veya bitki çayları daha sağlıklıdır, bu
kesin; ancak karar size ait, konu da kendinizi şımartmak olduğundan
tercihinizi siz yapacaksınız.
3.Aynaya bakma zamanı:
Pamuk Prenses'in üvey annesi kötü ruhlu cadı bile aynaya bakıp
kendisine iltifatlar yağdırarak motive oluyordu. Dikkatinizi kendinize
odaklayarak aynaya bakın. Sakın kenarda devrik duran diş macunu tüpüne
veya arkalarda asılı duran ancak düzeltilmesi gereken havluya falan
takılmayın. Sadece kendinize bakın. Kendinize iyi olan ve beğendiğiniz
bir yönünüz için iltifat edin.
Uzun yaşamak için evlenin!
INSEE (Fransa
İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü) tarafından yapılan bir
araştırma sonucunda, evlilik hayatının, uzun yaşamanın en iyi yolu
olduğu belirlendi. Bekârlığın ise ölümü hızlandırdığı ifade edilmekte...
INSEE, 40 yaş üzerindeki erkekler ve kadınlarla çalışıyor. Sonuç çok
açık: Her yaş grubunda ölüm riski, çift halinde yaşamayan insanlar için
daha yüksek! Kritik dönem 40-50 yaş arasında... Bu yaş grubundakilerde
ölüm oranı yalnız yaşayanlar için iki ila üç kat daha fazla. Sonrasında,
yaş ilerledikçe bu geçerliliğini kaybediyor. Erkeklerde ise bu risk
daha büyük…
Bekârlar dikkat!
Evlilik
hayatından yalnız yaşamaya geçişte insanlar, ister istemez bir şok
dalgası yaşar. Yine bu şok, öncelikle erkekleri etkiler. Bu yeni
bekârlar için tek çare, kuşkusuz olabildiğince hızlı bir şekilde çift
hayatına geri dönmeleridir. Aslında evlilik hayatı başlar başlamaz, ölüm
riski de anında kayboluyor. Tabi söylemesi kolay! Erkekler için bu
birkaç problemi de beraberinde getiriyor: Normalde erkekler daha çabuk
çiftini bulur ve bu genellikle genç bayanlarla olur. Fakat yeni kadın
bekârlar için yeniden eşini bulmak çok daha zor gibi gözüküyor.
Türkiye'nin en iyi kişisel gelişim dergisi Genç Gelişim Dergisi Ocak sayısı çıktı. Her sayısı birbirinden özel Genç Gelişim Dergisi’nde her yazı da birbirinden özel ve ilgi çekici.
Yukarıdaki yazıların devamı Ocak 2013 - 84. Sayı Genç Gelişim’de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder