ÇAPKINLIK EĞLENCE Mİ, SANAT MI, ALIŞKANLIK MI?
Babadan görme
bir gönül eğleme sanatı mı, yoksa dededen kalma bir adet midir nedir? Nedir şu
çapkınlık sanatı? Şeytan tüyü olanlar mı yapar, kesesi şişkin olanlar mı? Kim
bunu anlar, kim bunu bilir? Kimse! Yalnız Allah bilir.
Tarihler
boyu şu çapkınlık konusu erkeklerin tekelinde olduğu için, bu lakap
onlara mal olduğu için, en önemlisi; tarihler boyunca bu lakabı ve bu unvanı
hak etmek için türlü türlü entrikalar çevirdikleri için çapkınlık sıfatının patenti
çok sevgili beylerimizindir. Bence bir mahsuru yok. Çok da matah bir şey değil,
buyurun sizin olsun beyler, tepe tepe kullanın.
İşin
özüne indiğinizde, erkeklerin çapkınlıklarına kimileri zaaf der, kimileri kötü
alışkanlık, kimileri de el kiri... Kimisi yaptığından gurur duyar. Kim ne derse
desin, bence bu çapkınlık erkeklerin genlerinden gelen, babadan oğula geçen bir
hastalıktan başka bir şey değil. Maalesef tedavisi de mümkün değil. Yani, hepsi
kronik bir vaka, ümit yok. Sanki kanlarındaki alyuvarlar ve akyuvarlar gibi bir
şeydir bu virüs. Gözle görünmez ama bedenden de hiç çıkmaz huy gibidir. Yazık ki, acı gerçek
bu beyler! Bu tatlı ve tehlikeli hastalığa hepiniz daha doğuştan yakalanmış bir
şekilde dünyaya geliyorsunuz. Yani kiminiz bilinçli, kiminiz bilinçsiz ama
hepiniz mutlaka çapkınlık yapma içgüdüleri ile var oluyorsunuz.
Erkekler,
doğuştan başlayan bu çapkınlık sürecinin ileriki aşamalarında yavaş
yavaş kendilerince taktikler uygular, kimi zaman da engebeli yollardan geçerler.
Ama hepsine bu zorluklar vız gelir. Öyle bir azim vardır ki; yorulmaz, usanmaz
bir ruh, insan sevgisiyle dolu duyguları, kendilerini insanlık adına hizmet
etmeye adamış bir yürekleri vardır. Aman Yarabbim! Adeta kamu yararına çalışan
bir hümanist gibi görmeye başlarlar kendilerini. İşin garibi de, buna kendileri
de inanırlar. Daha da ilginci, bu çizdikleri ve inandıkları muhteşem varlığa
herkesin de inanmalarını beklerler. Yani
Allah vergisi genetik bir temel üzerine inşa ettikleri bir abide
oluverirler çapkınlıkları.
Hani bir şarkı var ya, “En güzel kızı sen kaptın, en güzel şarkıyı sen
yazdın, en iyi aşık sensin, sen neymişsin be abi” gibi bir halin içine
giriverirler. Tabi tüm
bunları yaparken şunu biliyorlar mı acaba; birçok araştırmacının vardığı
ortak sonuca göre çapkınlık erkeğin ömrünü kısaltıyormuş. Bunu da anlamış
değilim. Başka birileri de cinsel yaşamdaki hareketlik ömrü uzatıyor diyor.
Gelin de çıkın işin içinden!
Elli
yaşına gelmeden ölen her kadına karşılık on altı erkek ölüyormuş. Ne kötü
değil mi? Biz kadınlar için üzücü bir istatistik. Ben şahsen bunu okuyunca
hayal kırıklığına uğradım. Vallahi böyle giderse zaten çok az olan erkek sayısı,
iyiden iyiye dibe vuracak. Erkekler karaborsa olacak; aldatılmayı bırakın,
herhalde kadınlar ilk dörde girmek için kendilerini parçalayacaklar. Altın gibi gramla erkek aranacak gibime geliyor.
Aslında bence
aldatılan kadınların feryat figan etmemeleri lazım. Durum onu gösteriyor ki, gidenin
yerine yenisini koymak gün geçtikçe kolaylaşmaya başlamışken, biraz daha akıllı
davranmamız gerek. Düşünebiliyor musunuz, bundan beş yıl sonra dört hanım,
kardeş kardeş yaşıyorlar. Benim canım ağabeyim sıraya koymuş hatunları, her akşam birisi ile… Hanımlar da sıkı
bir koalisyon kurmuşlar 'aman başkası gelip huzurumuza sahip çıkmasın' diye. Birbirlerini
bir seviyorlar, bir seviyorlar anlatamam. Yok öyle saç saça baş başa girmek. Ben
şimdiden söyleyeyim de
sevgili hanımlar, sonra niye demedin demeyin.
Şaka
bir yana, şayet böyle zamanlar gelirse vay halimize! İşin aslı,
kadınlara sorduğunuzda hepsi, "Erkekleri anlamak çok zordur." derler.
Hoş, erkekler de tam aksini söylerler hep. Ben yıllardır erkeklerin dünyasında
yaşadığım ve çalıştığım için bu zat-ı muhteremleri o kadar iyi tanıyorum ki,
artık çeşidini, tarzını hemen teşhis ediyorum evelallah!
Sevda Türküsev
Erkeksen Aldatma Kadınsan Aldanma Kitabından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder