Sevgili dostum,
Her insanı
hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği
vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli
adlar vermişlerdir. Can demişlerdir, nefis demişlerdir. Kimisi kişilik, kimisi
de öz benlik demiştir. Biz bu kavrama
burada öz diyeceğiz.
Can dostum,
Hayatta
çok insan vardır ki, seni seviyor görünerek adeta sana kin kusar. Aslında onlar
seni sevmiyor, sana saygı duymuyor, seni kendilerine benzetmeye, seni
kendilerinden farksız, seni her istediklerini yaptırdıkları bir robota
dönüştürmek istemekteler...
Can dostum,
sevgili kardeşim:
Bir
insanı kendine benzetmeye çalışmak ve onu istediği gibi yönetmek amacını
taşıyan insan, gerçek anlamda dost olamaz. Sana saygılı insan, seni seven insan,
senin sevdiklerine, senin alışkanlıklarına (bu alışkanlıklar sana zarar vermiyorsa)
saygılı olan insandır.
Canım
dostum,
Bana karşı
dost geçinen bir iş arkadaşım vardı. Her sabah yanıma gelir, benim severek okuduğum,
okurken mutluluk duyduğum, bilgi ile dolu olduğum, ama her düşüncesini
kabullenmediğim, okurken bilgileri süzgeçten geçirerek okuduğum gazeteyi
bırakmamı isterdi. O gazetenin iyi olmadığını söyler, başka bir gazeteyi
okumamı tavsiye ederdi. Ben de ona: “Sen
gazete okumuyorsun ki. Bana niye gazete tavsiye ediyorsun?“ dediğim zaman :
“Gazete okuyacaksan adam gibi gazete oku!”
derdi. Ben de ona gözlük takmasına atıfta bulunarak: “ Sen de adam gibi gözlük tak! “ derdim. Bana kızar ve yanımdan
giderdi.
Can
dostum,
Bu
arkadaş bana dost değildi. Dost olsaydı eğer, özüme saygılı olurdu. Beni yönlendirmeye kalkmaz, sadece bilgi
verirdi ve kendisinin yapmadığı bir şeyi bana asla tavsiye etmezdi. Kendisi
yapmadığı halde, başkasına tavsiye yapan insanları samimi bulmamaktayım.
Sevgili
dostum,
Seni
sevmemdeki neden, işte benim özüme saygılı olman, beni severken sadece ben
olduğum için beni sevmendir. Ben de seni sadece sen olduğun için, insan olduğun
için ve seni hakikaten sevdiğim için “
Yaratılanı hoş gördüm, yaratandan ötürü “ prensibi ile sevdim. İyi ki sana rastlamış,
iyi ki seni sevmişim. İyi ki, Allah seni dost olarak önüme çıkarmış. Seninle
dost olduğum zaman başkalarının dostluklarına inan ki hiç ihtiyaç duymamaktayım
çoğu zaman.
Canım
dostum,
Derler
ki , “Çok ama yalandan dostun olacağına,
bir tane samimi dostun olsun yeter.” Ben de derim ki: “ Çok dostun olacağına sadece özüne saygılı bir dostun olsun; ama
sağlam olsun yeter.”
Canım dostum,
sevgili kardeşim:
Dostluk
bizim kültürümüzde o kadar önemlidir ki, geçtiğimiz günlerde, bir atasözleri
kitabını incelerken, dostlukla ilgili sayılarca söze rastladım. Hepsi deneyim
dolu atasözlerinde bakın dostlukla ilgili neler söylenmiş:
1.Dost acı söyler:
Ben sana
her zaman gerçekleri söyledim, her zaman. Belki sana acı geldi ama seni hakiki
manada sevdiğimden söylediğimi sen anladın. Önce kızar gibi oldun ama sonradan
bana hak verdin. Böylece dostluğumuzu pekiştiren, seninle beni kaynaştıran, tek
yürek yapan bir bağ kuruldu aramızda işte.
2. Dost ağlatır, düşman güldürür:
Dost,
acı gerçekleri söyleyerek hatalarının son bulmasını ister. Ben de senin
hatalarını sana söyleyerek, ama her zaman senin özüne saygılı olarak bunu
yaptım. Düşman olan insan ise durmadan hata yapmamızı ister. Belki bunlar düşmanım diye değil, dost diye
yanımıza gelir ama ne onlar dost olur, ne de gerçek dostu yanımıza yaklaştırır.
İşte, ben seni bazen üzsem de seni sevdiğimden ve senin az hata yapmanı
istememden kaynaklandı. Anladın mı sevgili dostum?
3. Dost ile ye iç, alışveriş etme:
Bu
atasözü, dostların çıkar ilişkilerinden uzak kalmasını isteyen bir söz...
Bizler zaten sırf Allah için birbirimizi sevdiğimizden bu atasözünü hayatta
uygulamaktayız. Alışveriş yapsak bile birbirimize karşı son derece dürüst
davrandığımızdan bu atasözüne, sen de ben de bağlıyız değil mi?
4. Dost, kara günde belli olur:
Bu
atasözü gerçek dostu tarif eder. İyi günlerde yanında dost geçinenlerin çok
olduğunu görürsün ama zor günlerde sahte dostlar hep kaçarlar. Allah insanı
sadece güzel günlerde yanında olan dostlardan korusun! Bu insanlar dost
değillerdir, senin benim dostluğumuzdan geçinen insanlardır. Özellikle mevki ve
makam sahipleri ile siyasal güç sahiplerinin yanında böyle dostları bolca
görmek mümkün olmaktadır.
5. Dostluk kantarla, alışveriş miskalle:
Alışverişler
dostluklarımızı asla bozmamalı, alışveriş yapsak bile, dostumuz olmayana karşı
da dürüst davranmalıyız. Alışverişte dürüst olmak aslında dostlukla değil,
insan olmamızla, insanlığımızı hakiki manada yaşamamızla alakalı bir şey.
6.Dostun attığı taş, baş yarmaz:
“Dostlar acı söyler ama gerçeği söyler” atasözünün
bir başka tarifi... Ben de sana ne kadar taş atsam da, bunlar sana gül olarak
ulaştığından senin kafanı yarmaz. Bununla birlikte, dost bildiğimiz ama
altımızı oyan insanların lafları hakiki manada taş olduğundan bizim canımızı
yakar, açtığı yaraların iyileşmesi zaman alır, hatta bu yaraları ömür boyunca üzerimizde
taşırız. Sen hiç, gül misali sözlerin baş yardığına şahit oldun mu? İşte dostun
attığı laflar, güzel uyarılar da aynen böyle.
Can
dostum,
İşte
atasözlerinin bu güzel yorumları sanki bizim dostluğumuzu anlatmakta değil mi?
Aslında atalarımız da dostluğa önem veren, birbirini seven insanlarmış ama
zamanla insanlık dostluktan uzaklaştıkça, dostları maddiyat ve para olunca, bu
atasözleri nerede ise kitaplara hapsolmuş. Ama bizler hakiki manada dostlukları
yaşatarak ve onları kitaplardan çıkararak yaşar hale getirmekle mükellefiz.
Canım
dostum,
Atasözlerimizin
verdiği öğütleri tutar ve bunu da çocuklarımıza iyi anlatırsak, hayat bizlere,
zamanla kötülükleri unutturarak, insanca yaşamanın erdemleri ile yeniden yüz
yüze gelmemizi sağlayacaktır.
Turan YALÇIN
dahibeyin.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder