Doğruluk ve İstenç Üzerine




Hayat ödevdir. Doğru olanı sadece doğru olduğu için yapmak, felsefeyle yoğrulmuş zihnin en bariz emaresidir. Bu nedenle, çirkin güzel olmaya çabaladığı sırada hayatın işleyişini bozacak ve asla bu ödevi tam anlamıyla yerine getirmiş olmayacaktır. Demek ki çirkin, çirkinliğini kabul ettiği sürece doğru olanı yapmıştır. Güzel olan ise güzelliğini başkalarını istismar için kullanmadığı sürece doğru olanı yapmaktadır. Tüm formlar doğru bir veya birçok özellik barındırır. Politikacının doğruluğu dürüstlük, kiralık katilin doğruluğu soğukkanlılık ve filozofun doğruluğu inkardır. Zira inkar edilen her hakikat yeni bir hakikati doğurur. Hakikatin doğası değişmez olmaktır lakin insanlık geçmişte hakikat dediği birçok olguya günümüzde hakikat değil demektedir. Tarih geleceğin aynası olduğundandır ki, bunun ileride de bu şekilde devam edeceğinden emin olmamak için hiçbir sebep yoktur.

Mevcut koşul ve şartlar evrildiği ölçüde sistemler kullanılabilirlik kazanır. Bir sistemin faydası zararlarından çok ise, pragmatizm bize o sistemin "doğru" bir sistem olduğunu bildirir. Yargı sistemi üzerinden düşünürsek, eğer bir yargı sistemi patrondan çok işçiyi, politikacıdan çok gazeteciyi cezalandırmaktaysa, o hukuk sistemi "doğru" bir hukuk sistemi olmaktan çıkar. Yarattığımız tüm toplumsal sistemler insanın yalnızlığa duyduğu hasretten beslenir. Toplum olmanın doğru yolu yalnızlığımızı kabullenmek ve daha popüler deyişle, özgürlüklere müdahil olmamaktır. Budalayı ve akıllıyı yalnızlığına karşı davranışından kolayca ayırt edersiniz. İlki ona katlanır, ikincisi ona doyamaz. Zira Schopenhauer'in de dediği gibi, budalaların boş vakitleri ne kadar da acıklıdır.

Doğru yalnızlık içinde üretim ve zihin egzersizi barındırır. Böyle de olmalıdır zira insanın yalnızlık dışında kendisi için başka bir niteliği yoktur; varsa bile onlar da yalnızlığın akrabaları olacaktır. Şu halde, tıpkı uyuyan birisi uykusundan ne haberdar ne de habersizse, insan da doğal olarak varlığından ne haberdar ne de habersizdir. Uyanmış insanın ve yani bilişini ve algısını yenmiş insanın farkına varma veya varmama seçeneği olacaktır. Aksini iddia etmek ezberin yaratıcılıktan daha üstün olduğunu söylemek gibidir. Birey olarak yalnızlığını sahiplenmemiş olmak, toplum olarak büyük bir çöküşü getirecektir. İnsanın yalnızken yapabileceği tek kötülüğün intihar veya onun önceki adımları iken, niceliğin olaya dahil olması, tecavüzü, cinayeti ve hırsızlığı doğurur.

Bilginin doğruluğu mantığın alanına girer. Matematik tümüyle bir mantık uğraşı olması dolayısıyladır ki sistem kurma çabasına düşmüş filozofların çoğu ya matematikçi ya da matematikle ilgilenen filozoflardan olagelmiştir. Blaise Pascal, Platon, Pisagor ve diğerleri, tıpkı matematiğin yapmaya çalıştığı gibi, tabiat ve insan üzerine açıklayıcı felsefi kuramlar ortaya atmıştır. Filozof dünyayı kurmayı amaçlar, onu buna iten ilkin, hiçbir şey bilmediğini kabul etmesi daha doğrusu bildiğini iddia edenlerin ona dayattığı fikirleri inkar etmesi, sonra eşyaya ve onun işleyişine duyduğu karşı konamaz hayreti ve sonra da yanlızca kendi akıl fonksiyonlarına güvenerek eşyayı anlamlandırmak için kolları sıvamasıdır.

Filozof önce şunu kendisine sorandır: Bilsem bile bu neyi değiştirir? Tıpkı kof fındığın bile kırılmayı istemesi gibi, budala zihin de bilmek ister. Bilginin obsesif bir hezeyanla ardında düşülmüş bir şey olması akılsız adamın uğraşıdır. Bilgi bilinmek için değil yaratılmak için vardır. O halde şu saaten sonra kendi bilgisini yaratmayan kimse insan olduğunu iddia etmesin. Zira yaşama istencinin gözleri kör etmesi gibi, öğrenilmiş bilgi de zihinleri kör edecektir. İnsanın yalnızca kendisi dışında ardına düşmesi gereken hiçbir uğraş olmadığı gibi, benliğini inkar etmiş insan da bilgiden uzaklaşacaktır. "Ben ben değilim" diyebilendir bilgelik sevicisi. Benim varlığım yokluğumun bir kanıtı, bulantım ise var olma istencimin panzehiridir.

Varlıkların inkar edilmeye en az yatkın olanı kişinin kendi algısıdır. Bunu yapmak demek, tabiatın bir parçası olmaktan çıkıp onunla bütün olmak, yaşarken ölümsüz, açken tok olmak demektir. Kendisinin eşyanın içkini olduğunu reddeten kişinin önüne tüm bir kozmos serilmiştir. Benliğini gömdüğü çukurdan gül bahçesi yeşerecektir. Nefreti, kini, kıskançlığı ve acıyı unutacak, varlığın öngörülemez ve karşıkonulamaz tek kayidesi olan iyilik ile bütünleşecek ve duruluğun, dinginliğin, hiçbir şey değilken her şey olmanın sırrına erecektir.



- Endülüs