Sirkteki Filler ve Özgürlük


Ben asla bir topluluk önünde konuşamam! (Kim demiş? Denedin mi?)
Ben başkaları gibi yetenekli değilim. (Herkes ilkokulda çizdiğim resme bakıp nasıl da gülmüştü!)
Gençken para biriktirmezsem, yaşlanınca rahat etmem. (Gençlik elden gitmiş kime ne?)

Uzun zaman önce bir yerde okuduğum ve çok ilgimi çeken bir konu geçen gün bir danışanımla yaptığım görüşmede aklıma geldi.

Konu sirkteki fillerle ilgiliydi. Hiç sirk fili gördünüz mü bilmiyorum ama bu muhteşem yaratıklar, bulundukları ortamdan kaçmalarının engellenmesi için sadece ince bir halata bağlı olmalarına rağmen, hiç kaçmaya teşebbüs etmiyorlarmış! Çok küçük yaşta doğal ortamlarından yakalanıp sirklere getirilen bu fillerin ayak bileklerine onları eğitmek ve kaçmalarını önlemek amacıyla zincir takılırmış. Bebek filler, içgüdüsel olarak özgür olmaları gerektiğini bildikleri için, bu zincirlerden kurtulup özgürlüklerine kavuşabilmek amacıyla tepinip dururlarmış. Ancak zamanla oradan kurtulacak güce sahip olmadıklarına inanıp tamamıyla vazgeçerlermiş.
Zamanla büyüyüp gelişen, yüzlerce kilo kaldırabilme gücüne sahip olan bu filler ayaklarındaki zincirlerden kurtulmanın artık imkânsız olduğunu kabullendikleri için şanslarına küsüp bir daha kaçmaya teşebbüs etmezlermiş.

Düşünebiliyor musunuz? Onlarca yıl sonra, hiçbir hayvanda olmayan güce sahip olmalarına rağmen bebekken o zincire yüklemiş oldukları anlamdan dolayı kurtulmayı denemiyorlar bile! Yani, güçlerini tamamen yadırgayıp çaresizce değil zincire, ince bir halata yenik düşüyorlar!

Danışanım, karşımda oturmuş çaresizlik içinde, “kendimi zincire vurulmuş bir hayvan gibi hissediyorum” dediği anda sirk filleri geldi aklıma. Çok deneyimli ve güçlü bir karakter yapısına sahip olmasına rağmen, yıllarca önce ailesi tarafından ona yüklenilen kısıtlayıcı inançların ağına yakalanmış olan bu danışanım aynen sirkteki fillere benziyordu. Tek farkı, zaman zaman biraz uzaklaşabilse de yine bağlı olduğu yere dönmek zorunda kalmasıydı. Çünkü o, ailesinin ifadesiyle “işe yaramaz, güçsüz ve silik bir karakter” olduğu inancına kapılıp, yıllarca gücünü bu inanca teslim etmiş ve kendi etrafına bir ağ örmüştü.

Bu noktada durup bir düşünün. Sizlerin hayatında benzer bir durum var mı?
Yok mu? Bu yanıt çok çabuk çıkmışsa ağzınızdan o zaman mutlaka vardır bir hata payı!
Hmm.. Bir kontrol edelim bakalım.

Aşağıdaki listeye bir göz atın ve size tanıdık gelen bir şey var mı bir bakın;

…ben asla bir topluluk önünde konuşamam! (Kim demiş? Denedin mi?)
…ben başkaları gibi yetenekli değilim. (Herkes ilkokulda çizdiğim resme bakıp nasıl da gülmüştü!)
…ben ablam ve ağabeyim kadar zeki değilim. (Ah bu duyguyu ben yakından tanıyorum, nur içinde yatsın rahmetli anneciğim)
…gençken para biriktirmezsem, yaşlanınca rahat etmem. (Gençlik elden gitmiş kime ne?)
…her istediğin olmaz! (Hayal etmek mi? Bakma sen Einstein’a. Yok öyle bir şey!)
…el âlem ne der sonra! (El âlem yasaları çiğnenmez. Böyle gelmiş böyle gider!)
…kadınlar tek başına yaşamaz. (Öcüler yer sonra onları!)
…bu saatten sonra ne yapabilirim ki? (Otur oturduğun yerde! Çürü!)
…her şey eşime bağlı. (Denizci düğümü ile mi?)
…babam anemik (kansız) olduğum için hiç yorulmamam gerektiğini söyledi. (O, doktor ya her şeyi bilir!)
…sanattan kim para kazanmış ki! (Doğru dürüst iş bulamadın mı!)

Ve liste daha kendimi kaptırırsam uzar ve gider. Sanırım üç tür yanıt gelecektir yukarıdaki soruya.
1. Yanıtınız hala “yok” ise o zaman siz zincirleri kırıp kaçanlardansınız. Bravo size! Hayatı kendiniz için doya doya yaşayan ve kimsenin kalıplarına girmeyen bir yapınız var. Devam edin!
2. Yanıtınız “evet, maalesef var” ise çok büyük bir ihtimalle hayatınızın herhangi bir alanında çok mutsuzsunuz. Kendinizi köşeye sıkışmış veya zincirlere vurulmuş gibi hissediyor ve bu durumdan kurtulmak için başkalarından harekete geçmelerini bekliyorsunuz. (Aman dikkat, bu bekleyiş biraz uzun sürebilir!)
3. Yanıtınızı, yazıyı tekrar okuyup ve iyice düşündükten sonra büyük bir farkındalıkla, “evet, var” diye verenlerdenseniz, o zaman kendinizi zincirlerden kurtarma çabası içine girdiniz bile. Tebrikler!
Sirkteki filler harika gösteriler yaparak onları izlemeye gelen insanları memnun ederler. Tek amaçları başkalarına hizmet etmektir karın tokluğuna ve mecburiyetten.

Ya siz? Sirkteki filler gibi misiniz? Hayatınızı hep başkalarına endeksli olarak mı yaşıyorsunuz? Tek amacınız onları mutlu etmek mi? Sizce gerçekten hayatınızın amacı bu olabilir mi?
Zincirsiz, sevgi dolu, özgür nice günlere.

Sevgiyle kalın.

Çimen Sevanç - Profesyonel Koç & Eğitmen
cimensev@yahoo.com

Kaynak: www.gencgelisim.com