Manik depresyon rahatsızlıkları nedeniyle depresyon dönemlerinde altından
kalkamadıkları birçok zorlukla karşı karşıya kalan sanatçılar, şöhretlerini
hastalıklarının manik evresinde ortaya koydukları başyapıtlarına borçlu.
Nöropsikiyatri Hastanesi psikiyatristlerinden Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
manik depresif hastalığının beynin kimyasıyla ilgili olduğunu belirtiyor.
Kişinin bu dönemde çok yaratıcı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Manik
depresif kişilerin beyni farklı çalışır. Böyle kişiler manik uçta kimsenin
kavrayamadığını alır, göremediğini görür, gerçekten olağanüstü işler
çıkarırlar” dedi. Ancak bu dönem geçtikten sonra kişide depresif durumlar
yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, bu dönemin kişide intihara varan
eylemlerle sonuçlanabileceğini vurguluyor. Tarhan, kişinin bu tür hastalıklara
genetik yatkınlığının olmasının intihar girişiminde belirleyici olduğuna da
dikkat çekiyor.
Birçok sanatçıda manik depresif duygudurum bozukluğu olduğunun bilindiğini
anlatan Prof. Dr. Tarhan, beynin o dönemde yaşanan kimyasal uyarılma nedeniyle
kendi kendini dopinglediğini ve bu nedenle kişinin çok sıra dışı şeyler
yapabildiğini kaydetti. Bu rahatsızlığın sadece psikoterapiyle düzelecek bir
şey olmadığının altını çizen Prof. Dr. Tarhan, “Bu, kesinlikle ilaç gereken bir
durum. Böyle bir durumda kişinin muhakkak hem uzman yardımı, hem de ilaç alması
lazım” diye konuştu.
Bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin ilaç kullanmaları durumunda da
yaratıcılıklarının azalacağına işaret eden Prof. Dr. Tarhan, “Onun için bu
kişiler yaratıcılık dönemi bittiği zaman vakit kaybetmeden yakınları tarafından
ilaca başlatılmalı” dedi.
“Entel
Bunalımı”
Sanatçıların daha çok benmerkezci yapıya sahip olduklarını söyleyen Prof.
Dr. Tarhan, “Bu kişiler, kişisel ego ideallerine sahiptir. Yani toplumsal
faydadan çok bireysel çıkarları ön planda tutar ve kişisel egolarını tatmin
edemedikleri zaman kendilerini kötü hissederler” ifadelerini kullandı.
Bazı kişilerin de zaman zaman psikolojide “entel bunalımı” olarak
adlandırılan rahatsızlıklara kapıldığını anlatan Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam
etti:
“Entel bunalımı mutluluk hormonu denilen serotoninin az salgılanması sonucu
ortaya çıkar. Bu kişiler her şeyi entelektüelize ettiği için kontrolü
kaybettikleri zaman bunalıma girer ve depresyonun derinliklerinde boğulmamak
için konferanslar verir, şiirler, yazılar yazar. Kişilerin bu dönemde
yaşadıkları iç çatışmaların sonucunda ilginç yapıtlar da ortaya çıkar. J.J.
Rousseau'nun 'İtiraflar'ı buna güzel bir örnektir.
Bunalımdaki entelektüeller, depresyonla mücadelede egolarını parlatarak yol
alır. Karşı tarafta hayret duygusu uyanması, ünlü kişileri etkilediklerini
görmeleri onların psikolojik gıdalarıdır. En büyük tutkuları en akıllı, en
yetenekli, en iyi olduklarına inanmalarıdır. Bu rahatsızlığı yaşayan kişiler
depresyonu örtülü yaşarlar.”
“Ünlü Olma
İsteği”nin Nedeni Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Medyada görünür olma ya da “ünlü olma” gayretinin ise “narsisistik kişilik
bozukluğu”ndan kaynaklandığını belirten Prof. Dr. Tarhan, bu tür kişiliğin ana
temasının büyüklük duygusu, başkalarını anlayamama, başkalarının
değerlendirmelerine aşırı duyarlı olma, sıradan olma korkusu nedeniyle hep sıra
dışı olmaya çalışma, farklı şeyler yapma, parmakla gösterilir olmayı sağlama
çabası olduğunu dile getirdi.
Narsisistik eğilimler gösteren insanların takdir ve övgüyle beslenen bir
kişiliğe sahip olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, tarihte Hitler'den
Napolyon'a, Oscar Wilde'den Necip Fazıl'a birçok ünlünün bu hastalığa sahip
olduğunu anımsattı.
Prof. Dr. Tarhan, “Kendini özel ve önemli görme, takdir, övgü, onayla
psikolojik beslenmesini sağlayan kişiler bazı psikiyatrik rahatsızlıklara daha
yatkın oluyorlar” dedi.
Bu kişilikteki insanların sıradan olma korkusunun, genetik yatkınlık olduğu
takdirde, kişide şizofreni, manik, bipolar bozukluk durumları riskini
artırdığını söyleyen Nevzat Tarhan, risk olduğunun fark edilmesi durumunda
muhakkak bir profesyonel yardım alınması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr.
Tarhan, “Yoksa bu kişiler, verdikleri yanlış kararlar sonucu, yaptıkları bir
hareketle bütün karizmalarını kaybederler” diye konuştu.
Bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin, kendilerini eğitmek adına bir duygusal
zeka programına katılmalarının hem başarılarının kalıcı olması noktasında yarar
sağladığını, hem de bu kişilerin kendilerine zarar vermekten kaçınmasına
katkıda bulunacağını anlatan Prof. Dr. Tarhan, şunları söyledi:
“Bu kişilerin duygusal zeka eğitimi almalarının psikiyatrik yardım
almalarından daha koruyucu etkisi var. '10 Adımda Duygusal Zeka' adı verilen
eğitimler var. Bu eğitimlerde kişilere kendini tanıması, öz denetim, kendi
yaşamını sosyal yapıdan kopmadan devam ettirmesi, diğer insanlarla sağlıklı bir
ilişkiyi nasıl kuracağı tarzında duygusal zeka uygulamaları veriliyor. Böylece bu
kişilerin riskli eğilimleri ortadan kalkıyor ve hatta bu eğitimler sayesinde bu
kişiler idealist hale geliyorlar.
Çeşitli ego idealleri, durumları güçlü bir alan oluşturuyor. Yani
kaybettikleri zaman yaşama sebepleri ortadan kalkmış gibi hissedebilirler ama
bütün popüler olanlar için bunu söylemek yanlış olur. Kişinin bunun bir
hastalık olduğunu bilmesi ve önlem alması lazım. Aksi takdirde ruh sağlığı
gittikçe bozulur, yalnızlaşırlar ve uzun vadede mutsuz olurlar. Mutlaka uzman
yardımı alması gerekir.”
Kaynak: Hürriyet