MEVLANA IŞIĞINDA BİYOENERJİ



Mesnevi, kişisel gelişim anlamında eşsiz bir eserdir. Kişisel gelişimi kendini tanıma, kendini anlama, kendini terbiye etme, kendini ifade etme olarak tanımlıyorsak, bu anlamda Mesnevi bir kılavuz değerindedir. Olumlu düşünmeyi, sevgiyi, farkındalığı, kişisel gelişiminiz için gereken tüm bilgileri, bize yön aracı olarak sunan Mesnevi ve diğer eserleri için Mevlana‘yı sevgiyle anıyorum. Aralık ayı dünyada ve ülkemizde özellikle Konya’da Mevlana Ayı olarak kutlanıyor. Bizim de kendi değerlerimize daha çok sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.

İnsanoğlu yaratıldığı ilk günden beri evreni, yaşamı ve kendini sorgulamış, varoluşun gerçeğini aramıştır.            Kendi özüne ulaşmayı başardığında, diğer özlerle aynı olduğunu ve hepsinin tek bir öz olduğunu anladığında, insanı varoluş gerçeğine yaklaştıran sevgi yolunu bulmuştur. Sevgiyle iç ışığımızı aydınlatmayı başardığımız zaman, nurumuzu da tamamlamış oluruz. Mevlana, bu hususu ne güzel dile getirmiş:        

 

Sevgide güneş gibi ol;

Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,          

Hataları örtmede gece gibi ol,                      

Tevazuda toprak gibi ol,

Öfkede ölü gibi ol,    

Her ne olursan ol,

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

 

Tarih    boyunca el almak, keramet sahibi, ocak, şifacı gibi kavramlar, Anadolu kültüründe dilden dile dolaşıp durmuştur.      Bu yorumlar son yıllarda biyoenerji, reiki gibi enerji kanallarının adlarıyla yer değiştirip gündeme gelmeye başlamıştır.

Uzakdoğu kültüründen tanıdığımız bu bilgilerle sanki yeni tanışıyor gibiyiz. Aslında Anadolu ve İslam Kültürü, binlerce yıllık geçmişi ile bu bilgileri bize çeşitli kaynaklardan taşımıştır. Dünyaya tıbbı tanıtan İbn-i Sina gibi, sevgiyi de dünyaya Mevlana anlattı. Tarihimizdeki bilginlerden Veliyyullah Dihlevi'nin, Hüccelullahi'l Baliğa isimli değerli eserindeki         bilgiler, astrolojinin, kozmik ışınların ve beyin programlanmasının en mükemmel açıklamasını yapıyor.  Mevlana'nın "Sen ne düşünürsen O' sun" sözleri, pozitif düşünce ilkelerini anımsatmıyor mu? Psişik literatüründe yer alan   “farkındalık bilinci” ile “hakikate ermek” kavramları, birbiriyle uyuşmuyor mu? Geçmişimize sahip çıkıp, bilgelerimizin ilimleri doğrultusunda yolumuzu aydınlatmalarına izin vermeliyiz.

İsyan etmek, gündelik farkındalık öğretilerine uyarlandığında, “olmuyor işte”, ”başaramıyorum”, “sıkıldım”, “yeter artık” gibi cümleler sarf etmek, isteklerimize ulaşmamızı engeller. Hâlbuki Mevlana bize şu önerileri vermiştir:

·         Üzülme! İstediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı için ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.”

·         Sabırlı olun, zira bulutlar ağlamasa, yeşillikler nasıl gülebilir? Aceleci olmayın, maksada sabırla erişilir, acele ile değil. Alelade otlar iki ay içinde, kırmızı gül ancak bir yılda yetişir. Tencerede bile yavaş ve ustaca kaynayan yemek, delice kaynayandan daha lezzetlidir!

·         Acıya sabredersin, adı metanet olur. İnsanlara sabredersin, adı hoşgörü olur. Dileğe sabredersin adı dua olur. Duygulara sabredersin adı gözyaşı olur. Özleme sabredersin adı hasret olur. Sevgiye sabredersin adı aşk olur.

Bana elinde olmayanları değil, olanlardan bahset, diyor Mevlana… Bugüne kadar okuduğum yüzlerce kişisel gelişim kitaplarında rastladığım anlatımların aynısı desem, yalan olmaz. Yabancı kaynaklı olan bu kitaplarda, kendi elinde olanlarla mutlu ol, senin olmayan hiçbir şey için konuşup enerjini boşa harcama tavsiyesine çok sık rastladım.

Mesnevi, kişisel gelişim anlamında eşsiz bir eserdir. Kişisel gelişimi kendini tanıma, kendini anlama, kendini terbiye etme, kendini ifade etme olarak tanımlıyorsak, bu anlamda Mesnevi bir kılavuz değerindedir. Olumlu düşünmeyi, sevgiyi, farkındalığı, kişisel gelişiminiz için gereken tüm bilgileri, bize yön aracı olarak sunan Mesnevi ve diğer eserleri için Mevlana‘yı sevgiyle anıyorum. Aralık ayı dünyada ve ülkemizde özellikle Konya’da Mevlana Ayı olarak kutlanıyor. Bizim de kendi değerlerimize daha çok sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.

Mevlana‘ya göre insanın evrimi henüz tamamlanmamıştır. Çünkü insan, olgun, kâmil, mükemmel olmak üzere yaratılmıştır. İnsan-ı Kâmil olmak demek, bilinen olumlu, olumsuz bütün duygu, düşünce, eylem ve alışkanlıkların kısacası, insan olmanın bir yana bırakılıp yerini hiç tanınmayan, hiç bilinmeyen, egodan farklı bir bilincin, oluşumun, varlığın, özün alınmasıdır. Bu değişim, insanın yüreğinde gizli olan sırrın yani ilahi ateşin, ışığın parlamasıyla başlar. Bu, tam bir dönüşümdür. Zihnin kendisinde, beynin hücrelerinde ve bedenin atomlarında bile kendini gösteren bir değişimdir. Vücudun hafiflediği, saydamlaştığı, perdenin kalktığı, görüşün keskinleştiği, her şeyi gören, bilen, aynı anda her yerde var olabilen bir varlığa dönüşümdür bu

Yazımı Mevlana‘nın dünyaca bilinen değerli sözleriyle bitirmek istiyorum;

 

Gel, Yine Gel!

Ne olursan ol, Yine Gel!

İster Kâfir ol, ister putperest ol, ister Mecusi,

İstersen yüz kere bozmuş ol tövbeni…

Yine gel! Bizim dergâhımız umutsuzluk kapısı değil;

Umut kapısıdır. Yine gel…

 
            Sizleri sevgi enerjisi ile selamlıyorum. Sevgi ile kalın ve oradan hiç ayrılmayın....

İletişim: İnfo@biyoterapi.com

           AYŞE ÇOLAK - Biyoenerjist
           www.biyoterapi.com

           Kaynak: www.gencgelisim.com