Sürekli Keşfetmek

Bilinmeyeni araştırmak denince genelde, karşısına çıkacakları bilmeden meçhul denizlere açılan Kolomb’u düşünürüz. Burada yüksek nitelikte bir cesaret ve heyecan söz konusudur. Sonuç olarak bir kahraman doğmuştur.

            
Bugün yine, kavraması bile zor olan hızlarda uzaya açılan ve karşılarına ne çıkacağını bilmeden, meçhul yörüngelere dalan astronotları düşünüyoruz. Cesaret ve kahramanları yine üst düzeydedir. Ve böylece günümüzün kahramanları doğar.
            
Kolomb ve astronotlarda ortak bir yön vardır; bilinmeyeni keşfetme yeteneği. Bilinmeyeni keşfetme arzuları onlara öyle bir inanç vermiştir ki bilinmeyen onları yok edememiştir. Bu inanç, amaçlarını gerçekleştireceklerine, araçlarını yapan kişilere ve keşiflerini destekleyen kişilere olan güvenlerini temsil eder.   
           
            
Aslında biz de Kolomb’dan ve astronotlardan farklı değiliz. Bu dünyaya, karşımıza neyin çıkacağını bilmeyen bebekler olarak geliriz. Anne ve babamızın bizi besleyip koruyacaklarına tümden inanç dolu oluruz. Ardından, anne babamızla ve öğretmenlerimize duyduğumuz bu gönülden inancın bizi, kendi ayaklarımız üzerinde durabilecek kadar kendimize inanacağımız noktaya yönlendirdiğini anlarız.   
            
Yine de bizler her gün bilinmeyenlerle, yeni ve ne olduğunu tam kestiremediğimiz şeylerle karşılaşırız.              Aslında şu andan itibaren bilinmeyenle karşı karşıyayızdır. Elbette yarın güneşin doğacağından eminiz ve ertesi gün ve ondan sonraki gün... Gündüzü gecenin, kışı baharın izlediğini biliriz, çünkü bu hep böyle olmuştur. Ama güneş sisteminin dışındaki şeyler hakkında gerçekten çok az bilgimiz var. Hava tahminlerine rağmen yarına kadar havanın nasıl olacağını tam olarak bilemeyiz. Nasıl bir bahar yaşayacağımızı bilemeyiz: Yağışlı mı, ılık mı, serin mi? Bir sonraki kasırganın ne zaman geleceğini ya da depremin ne zaman olacağını ve bu felaketlerin ne kadar şiddetli olacağını kimse bilemez.

Devi Uyandır/Lilay Koradan/Akis Kitap
Dahi Beyin Blog


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder