Arabam yok sürekli yürümekten şikâyetçiyim.
Ayaklarım felçli, yürüyememekten şikâyetçiyim.
Yarın pazartesi iş var, işe gitmekten ve çalışmaktan şikâyetçiyim.
Yarın pazartesi, gidecek bir işim yok,
işsizlikten ve çalışamamaktan şikâyetçiyim.
Evliyim, çok sıkıldım bu adamdan, evlilikten şikâyetçiyim.
Bekârım, çok yalnızım, evlenememekten şikâyetçiyim.
Karnım çok doydu, yine çok yedim, bu kiloları verememekten şikâyetçiyim.
Karnım çok aç, yine yemeğim yok, bir lokma ekmek bulamamaktan şikâyetçiyim.
Evim çok dar, 2 oda 1 salon sığamıyoruz
çocuklarla, evimin küçüklüğünden şikâyetçiyim.
Evsizim, sokaktayım, bir göz odaya razıyım, evsizlikten şikâyetçiyim.
Hepimiz şikâyetçiyiz, her şeyden ama her
şeyden... Sahip olsak da şikâyet ediyoruz, sahip olamasak da… O halde ne önemi
kaldı sahip olduklarımızın?
Hayat nasıl bir tezatlarla dolu ki, her anımız
şikâyetlerle dolu... Şikâyet yani bulunduğu halden hoşnutsuzluk durumu. Ne
varlıkla yetiniyor, ne sahip olduklarımıza seviniyoruz. Hep bir eksiğimiz,
olamadığımız ya da yapamadıklarımız çıkıyor karşımıza…
Hep daha güzel olmalıydık, daha uzun boylu,
daha ince…
Hep daha yeni ayakkabılarımız olmalı, daha
parlak bileziklerimiz…
Bugün vitrinde gördüklerimiz, hep dün
aldıklarımızdan daha güzel…
Aldığımız mavi elbisenin sarısı her zaman daha
güzel duruyor o tanımadığımız kadının üstünde, biz de o renkten almalıydık.
Artık yüz metrekareye bile sığamayan yaşamlarımız,
yüz seksen metrekarelerden de taşar oldu. Eskiden büyükbaba, büyükannelerle
kalabalıklaşan çok çocuklu dar evlere nice büyük mutluluklar sığarken, şimdi
gittikçe çekirdekleşen halimizle büyük evlerde, küçük mutlulukları bile arar
olduk…
Büyüdükçe büyüyor ihtiyaçlar, maaşlar artıyor
ama huzur eksiliyor hayatımızdan… Daha fazla kazanmak için daha çok çalışıyor,
çalışmaktan kalan dar zamanlarda da maddiyatla yorduğumuz, kırık dökük
hayatımızı ayağa kaldırmaya çalışıyoruz.
Pahalı doktorlara gidiyor, bir kuru kahve falına tonlarca para veriyoruz
ama nafile, gelmiyor yaşanan zamanlar geri…
Hep şikâyet ediyoruz, sahip olsak da olamasak
da, o halde ne farkı kaldı varlığın yokluktan?
Sahip olduklarımız bize ebediyen ait değil ki,
neden şikâyetlerimizle daha da eksiltiyoruz kendimizi?
Gonca Anıl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder