“Yaz tatili geldi çattı. Hatta
küçük/büyük bir bölümü geçti gitti.
Ne yapacağım ne edeceğim?
Önce bir sırt üstü yatayım…! Şöööyyyyleee bir yorgunluğumu atayım. Bir
senenin verdiği beden yorgunluğu geçsin gitsin!
Sonra, sonra yine yatarım!
Eeee sonra?
Sonra, kitap falan okuruz canım!
Hatta biraz da gezeriz! Sonra gelir yine yatarız!
Zaten yeterince para pul da yok!
Dinlenmek, tazelenmek lazım değil
mi?”
…
Yukarıdaki satırlarda pek çoğumuzun
yaşadığı, yaz tatili hezeyanlarından küçük bir bölüm okudunuz!
Bu yazıyı yazmadan önce, pek
yakında olmasa da yine de yakında (henüz 2.sınıfta) doktor olacak yeğenimle
konuştum.
Sordum “tatilde ne
yapacaksın?” diye.
“Bilmem!” dedi.
“Mahmut ağabey, sence ne
yapmalıyım?”
Ben de espiri olsun diye;
“Ya hu kızım, yıl boyu çok
çalıştın, yat sırt üstü!” dedim.
“Oooooo!” dedi.
“Dün o dediğini yaptım, daha da çok
yoruldum ve sıkıldım! Hem de bir günde!”
…
Evet, sırt üstü yatmak insanı daha çok yoruyor ve daha çok sıkıyor! Bunu ben de bizzat yaşadım.
…
Evet, sırt üstü yatmak insanı daha çok yoruyor ve daha çok sıkıyor! Bunu ben de bizzat yaşadım.
Sonra oturduk, (telefonda
konuşmaya başlarken ayaktaydım) ve yeğenimle plan yaptık.
Okuyacağı kitapların, seyredeceği
filmlerin listesini çıkardık teker teker.
Sonra Ankara’da gezmesi gereken ama
şimdiye kadar gezmediği yerleri tespit ettik bir bir. Ve tatil planlandı.
Ve tatil bitti…(planda tabi, henüz
gerçekleşmedi)
Sıkılmaya vakit kalmadı.
…
“Sen ne yapacaksın ağabey?” dedi.
“Senin tatilin zaten on – on beş gün kadar bir şeydir…”
“Ben!” dedim. “Ben
arınacağım!”
Anlamadı!
???
“Ne demek o?” diye meraklı bir ses
tonuyla sordu!
Bu sefer, “Terapi yapacağım!”
dedim.
“Çatlatma adamı ağabey, doğru
dürüst açıklasana!” deyince, ben size de açıklama ihtiyacı hissettim:
Evet, bazen tatilleri fırsat bilmek
lazım. Sadece dinlenmeye değil; sadece yatmaya, gezmeye, okumaya değil, arınmaya,
terapiye,…
Geçenlerde bir dergide, Psikiyatr
Mustafa Merter’le yapılan bir röportajı okumuştum.
Mustafa Merter; “ Bireyin
psikolojik açıdan iki temel fonksiyonu var. Birincisi nefs katlarında
yükselmeyi sağlamak, ikincisi ölüm korkusunu azaltmak…” diyordu.
Ve ara katta sıkışıp kalmış ve
ontoloji ile ilgili olarak bu alanda bir daral yaşayan insanlarda bütün dini
sembollerin bir kaygı uyandırdığını söylüyordu.
Hatta okuduğum şu cümleler beni
hayretten hayrete sürükledi ve insanımızın arınmaya, öğrenmeye ne kadar
ihtiyacı olduğunu bir kez daha gösterdi.
“Bizim Bodrum’daki otelde akşamları
ney taksimi yapılır. Bir hanımefendi hışımla geldi ve “kapatın şunu, bana ölümü
hatırlatıyor.” dedi. Alt katlarda kalmış bir insanın yaşadığı bir trajediydi
bu…” diye devam ediyordu Psikiyatr Mustafa Merter cümlelerine.
…
Ben şimdi bu yazıyı yazarken
çalışma masamın hemen yanındaki teypte (kasetçalarda) ney taksimi çalıyor…
İster inanın ister inanmayın içime
sanki bir huzur üfleniyor.
Ve kararımı çok çabuk ve daha net veriyorum:
Bu yaz, bu tatilde arınmaya
gideceğim.
Temizlenmeye, saflaşmaya,
durulmaya…
Bütün sıkıntıları, dertleri bir
kenara bırakmaya…
Uçaktan inince üzerimde sadece ve
sadece iki parça bez olacak. Dünya malı adına iki parça bez:
Bir parçasının adı İZAR, diğerinin
adı ise RİDA.
Geride kalan ne varsa hepsini
(çoluk çocuk, para pul, mal mülk...) zaten kendisinin olan ve her şeyin sahibi
olan Allah’a havale edeceğim. O’nun koruması her şeyden daha emindir ve
güzeldir.
Ve tüm dertlerden, düşüncelerden,
sıkıntılardan ve kederden on günlüğüne de olsa uzaklaşacağım. Hiçbir şey
düşünmeyeceğim. Sadece O’nu isteyecek ve O’nu düşüneceğim…
…
İnsanın kimi zaman kendisini sıkan,
boğan meşgalelerden sıyrılması lazım. Uzaklaşması ve durulması lazım.
Ben de öyle yapacağım. Bu tatilde
sırt üstü yatmayacağım.
Bol bol yürüyeceğim (tavaf
edeceğim). Bol bol okuyacağım. Okuyacağım kitabımı valizime koydum bile.
Kainat yaratıldı yaratılalı yazılan
en güzel kitap. Eşi menendi olmayan, benzeri bulunmayan ve bundan sonra da
benzeri olmayacak bir kitap. Her harfinde binlerce sevap bulunan bir kitap
(Kuran-ı Kerim)…
Yanımda, elimde, kalbimde ve
dilimde olacak. Belki fiziki olarak daha çok yorulacağım. Belki ayaklarım
ağrıyacak. Tenim güneşten ve sıcaktan yanacak; ama ruhum serinleyecek. Gönlüm
temizlenecek.
Meşhur bir terapist buldum. O’na
gideceğim. Ruhumu terapi edeceğim.
Adres ister misiniz?
Ya da “nedir bu?” mu dersiniz?
Buna kısaca “UMRE!” deniyor.
Adres mi, "KABE!"
Beklerim sizi de!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder