Öğretmenlik ve İletişim


“Matematik dersindeydiler. Öğretmen karatahtada cebir denklemi çözüyordu. Birden bir öğrencinin önünde bir mektup yakaladı. Öğretmen çok kızdı mektuba… Önce bütün sınıfı bir güzel haşladı, sonra,” Kim bu mektubu yazmışsa ortaya çıksın!” dedi. Yazan kolay kolay çıkar mı ortaya! Çıkmadı elbet.
Öğretmen müdürü çağırdı. Öğretmenin şüphelendiği bazı öğrencilere mektuptaki kelimeler yazdırıldı. Böylece mektubu kimin yazdığı ortaya çıkacak ve o, disiplin kuruluna verilecekti. Disiplin kurulu da onu okuldan atacaktı…
Mektubu yazan, yazısının tanınmayacağından emindi. Ama vicdanı rahat değildi. Onun yüzünden kim bilir kim yanacaktı? Hem öğretmen sınıftan çıkarken ne demişti?
-      “Bu mektubu kim yazmışsa, akşama kadar bana gelirse affedeceğim. Gelsin, özür dilesin.”
Öğrenci, akşam evine gitmeden önce öğretmeninin evine uğradı.
-      “ O mektubu ben yazdım öğretmenim! Özür dilerim!”
Ama öğretmen affetmiyordu. Öğrencinin ağlaması, yalvarması nafileydi. Öğretmen kesin kararlıydı. Öğrenci perişan halde evine geldi. Annesine her şeyi anlattı. Annesi çocuğu dinledikten sonra, “ Doğru bir iş yapmamışsın!” dedi. “Hatalısın! Sınıfta ders dinlenir, mektup yazılmaz. Yarın öğretmene gideriz, ben senin adına özür dilerim.” dedi.
Ana-kız, ertesi gün okula gittiler. Anne, öğretmeni buldu ve özür diledi. Ama öğretmen affetmiyordu. Ceza vermekte kesin kararlıydı.
Ana-kız ağlayarak eve döndüler. Son umut sınıf öğretmenine kalmıştı. Yarın bir kere de ona gideceklerdi.
Ama, o yarın çok acı oldu…
17 yaşındaki genç kız hayatına kıydı.
Bir mektup uğruna, bir öğrenci şakası uğruna 17 yaşındaki bir yıldız kayıp gitti.” ( Hasan Pulur’un Olaylar ve İnsanlar Köşesinden)
Yukarıdaki yazıda, gençlerin hata yapmalarını olgunlukla karşılayıp, eline geçirdiği bu fırsattan istifade ederek, onlarla iletişim kurmak yerine, gençleri yeren, küçük gören, onlarla iletişim kuramayan, onlara hata yapma ve yaşama hakkı tanımayan bir öğretmen davranışı vardır.
Biz öğretmenler, geleceği hazırlamak istiyorsak, geleceğin mutlu bireylerini toplumun hizmetine kazandırmak istiyorsak, elimize geçen fırsatları çok iyi değerlendirmeli, bize emanet edilen öğrencilerle iyi ve doğru iletişim kurmalı, onları sevgiyle büyütmeli, onlarla beraber kazanacağımız tüm güzellikleri, zenginlikleri varolan herkesle paylaşabilmenin mutluluğunu yaşamalıyız.
Henüz hayatının baharında tüm benliği ile bir şeyler öğrenmek ve geleceğe hazırlanmak için bize gelmiş olan ve bize emanet edilmiş olan bu gençleri nasıl daha iyi eğitir, nasıl topluma daha faydalı hale getiririz? Birer eğitim yuvası olan okullarımızı daha verimli hale nasıl getiririz? Okullarımızda henüz çiçeği burnunda yıldızların ayaklarının kaymaması için onlarla daha iyi iletişim kurabilme ortamını nasıl hazırlarız?
İşte bu gerçek eğitim anlayışı içinde, okullarımızı iyi iletişim kurma açısından ele almayı ve değerlendirmeyi gündeme getiren zorunluluk; öğrenme ve öğretme süreçlerinde gerçekleştirilen tüm etkinliklerin, temelde birer iletişim etkinliği olmasıdır.

Mahmut Açıl
Dahi Beyin Blog